Acı çekiyorum madam , size dokunamamaktan. - Rüzgara dokunabiliyor musunuz mösyö? neden, neden, neden bu denli uzaktasın? |
DIONYSOS (BACCHUS) Dionysos, Zeus ile Thebai prensesi Semele'nin oğullarıydı. Thebai'de doğmuştu. Yanlız Thebai'de doğurur ölümlü kadınlar Ölümsüz tanrıları Semele, Zeus'un tutulduğu kadınların en talihsiziydi; bu talihsizliğin sebebinin yine Hera olduğu kolayca anlaşılabilir. Zeus çılgınca tutulmuştu Semele'ye; onun bütün dileklerini yerine getireceğini söyledi. Styx ırmağı üzerine yemin etti. Semele, Zeus'u Gökler tanrısı ve şimşeğin efendisi olarak, bütün parlaklığıyla, görmek istedi. Semele onun yakıcı ışığına dayanamayak öldü. Zeus tez davrandı, doğmak üzere olan çoçuğu prensesin karnından alarak sakladı, doğuncaya kadar Hera'ya göstermedi.Doğunca, Hermes yeryüzüne taşıdı Dionysos'u; hiçkimsenin nerede olduğunu bilmediği, ama herkezin güzelliğini anlata anlata bitiremediği Nysa vadisine götürerek oradaki nymphelere verdi. Bazıları nyphelerin hyadlar olduğunu, Zeus'un sonradan onları yıldız diye göğe yerleştirdiğini söylerler. İleri sürdüklerine göre Hyadların en büyük özelliği, yağmur yağdırmalarıdır. Asma tanrısı böylece ateşten doğmuş, yağmur tarafından yetiştirilmişti... Üzümleri olgunlaştıran yakıcı sıcaklık ve asmalara can veren su... Gittiği her yerde insanlara şarap yapmasını öğretti, kendisine nasıl tapılacağını anlattı; ülkesine yaklaşıncaya kadar onu tanrı olarak kabul ettiler. ..... Dionysus hakındaki gerçeğe, onun şarap tanrısı olduğunu hatırlayarak varılabilir. Şarap, iyi olduğğu kadar kötüdür de: İnsanların içini, ısıtır, onları neşelendirir, ama çok kaçırılırsa sarhoş eder. Yunanlılar, onun bu iki özelliğini birden gördükleri için, Dionysos'a yalnız iyilikler değil kötülüklerde yaptırmışlardır. Ama birazcık şarabı her zaman, her zaman sevmişlerdir. Dionysos'un şarabı, Üzüntüler kaygılar bırakınca Yüreklerinde insa nların.Hiç görmediğimiz bir ülkeye gideriz. Yoksullar zengin olur, zenginler duygulanır. Her şeyi yere serer asmadan yapılmış oklar. Garip tanrı Dionysos, Demether gibi, acı çeken bir ölümsüzdü; acısı, başkasından ötürü değildi, doğrudan kendinden gelmekteydi. Asma meyve veren öteki ağaçlara benzemez; hepsinden çok budanır. Kışın yapraksız, çıplak, eğri büğrüdür... Asma Dionysos, soğukların gelişiyle Persephone gibi ölürdü; ama çok daha korkunç bir ölümdü bu; bazı öykülere göre Tita nların, bazı öykülere göre de Hera'nın buyruğuyla, paramparça edilirdi. Aylar geçer, yeniden canlanırdı Dionysos; sonra aylar geçer, yeniden ölürdü. Tiyatrosunda, onun yeniden hayata dönüşünü kutlarken, her yıl durmadan öldüğünü unutmazlar, o yüzden tragedyalar oynarlardı. Şarap tanrısı, acı çekmenin çok ötesindeydi; "trajik" bir tanrıydı.Diğer bir kaynakta efsane şu şekilde anlatılır.(Sk_r kardeşime teşekkürler) Dionysos'un Doğuşu : Tanrılar hep tanrıçalara ve diğer ölümsüz varlıklara aşık olmaz ya, işte bazen sizin, benim gibi ölümlü kullara da aşık olurlar. Bu meyanda ZEUS'un da fanilerle bir sürü aşk maceraları vardır. Mesela işte şimdi anlatacağımız bunlardan biridir. THEBAI kralının SEMELE adındaki çok güzel kızına aşık olan ZEUS, bu kızı baştan çıkartabilmek için o da yakışıklı bir delikanlı kılığına girip, dünyaya gelmiş ve arzusuna da muvaffak olarak SEMELE ile aşk hayatı yaşamaya başlamış. Gayet kıskanç bir kadın olan HERA da kocasının dünyada bir fani ile seviştiğini haber alınca, o da tebdili kıyafet edip Arza inmiş ve SEMELE ile arkadaş olarak ona sevgilisinin Tanrılar tanrısı ZEUS olduğunu ve şayet hakikaten onu seviyorsa ona bir delikanlı şekli ile değil de asıl kendi görünüşü ile görünmesini istemesini ve bunda ısrar etmesini telkin etmiş. Bu telkinin tesirinde kalan SEMELE, ZEFS ile buluştuğu vakit, ţayet hakikaten kendisini seviyorsa, tanrılar tanrısının kendisine asıl görünüşü ile görünmesini istemiş ve bu arzusunda o kadar ısrar etmiş ki, niyahet ZEUS hakiki şekline girip SEMELE 'nin karşısına çıkınca, zavallı SEMELE bu ilahi ateşin önünde eriyivermişti. O esnada ZEUS ' ten hamile olan SEMELE erirken, tanrılar tanrısı çocuğunu sevgilisinin rahminden alarak, onu kurtarmış ve henüz doğum gününe vakit olan bu bebeüi doğum müddeti tamamlanıncaya kadar kendi kasığında taşımıştı. Doğum zamanı tamam olunca da adını DIONYSOS koyduğu bu oğlunu şarap tanrısı ilan ederek onu büyütmeleri için SUPERİLERİ'ne vermişti. Bu periler de DIONYSOS'U NYSA dağına götürerek orada bin bir ihtimamla büyütmüşlerdi. Bu sebepten dolayı da DIONYSOS şımarık ve zevkperest bir tanrı olmuştu. DIONYSOS bir gün, bir tepeye oturmuş, denize bakarak dinleniyordu. Altın sırmalarla işlenmiş, kıymetli taşlarla zengin bir şekilde süslü, erguvan rengindeki elbisesi, omuzlarında dalgalanır, uzun saçları, pembe ve narin teni ile, ordan geçen bir gemideki korsanların ilgisini çekmişti. Onun bir kralın oğlu olduğunu zannederek hemen karaya çıktılar ve üzerine atıldılar. Onu gemilerine götürdüler. Avlarını emniyet altına almak için sıkıca bağladılar. SEMELE 'nin oğlu ses çıkarmadan kendini bırakmıştı. Fakat biraz sonra, onu bağlayan sıkı düğümlü ipler kendiliğinden çözülerek geminin tahtaları üzerine düştü. DIONYSOS, kürekçilerin yanına oturmuş, geminin sol taraf omurgasını tutuyordu. Geminin kılavuzu bu vaziyeti görünce, hayretler içinde kalarak korsanlara seslendi ve götürdükleri esirin bir insan olamayacağını, onun bir tanrı olduğunu ve gemilerinin onun ağırlığıyla batacağını söyleyerek kötülük yapmamalarını söyledi. Korsanların başı, kılavuzun sert bir şekilde karşılık vererek, böyle güzel bir avı bırakmayacaklarını söyledi. Rüzgar birdenbire kesildi. Gemi olduğu yerde sanki çakılmıştı. Kürekçilerin kuvvetli hamleleri boşa gidiyordu. O zaman DIONYSOS keskin bir sesle haykırdı. Derhal yılan şekline giren halatların ıslıkları bu sese cevap verdiler. Geminin direği ve dalları yaprak ve üzümlerle dolu bir asma çubuğu olmuştu. Sık yapraklı bir sarmaşık omurgayı kapladı ve kürekleri sardı. Pruva tarafında şarap akan bir çeşme fışkırmaya başladı. Bu manzara karşısında gemiciler hayret ettiler. Fakat onları daha çok hayrete düşürmek için DIONYSOS korkunç kükremelerle, evvela geminin sahibinin üzerine atılarak parçaladı. Korsanlar korkudan deliye döndüler. Hepsi dalgaların derinliklerine daldılar ve kayboldular. Denizin yüzüne tekrar çıktıkları zaman yunus balığı şekline girmişlerdi. DIONYSOS geminin kılavuzuna acıdığı için onu kurtararak kendisini tanıttı. ... O sırada Naxos sahillerinde ARYANE adında kederli bir genç kız vardı. These tarafından terkedilmişti. Kumların üzerine yatarak ağlardı. Uyuduğu bir sırada DIONYSOS gelmişti ve bu genç kızı gördü ona aşık oldu. Uyandıktan sonra ona olan sevgisini anlatarak, ona layık bir sevgili olacağını söyledi. Vulcian'in kendisi için yapmış olduğu harikulade güzel altın tacı başından çıkararak onun dağınık saçlarının üzeri ne koydu. Bu hareket onunla evlenmek istediğini gösteriyordu. Bu tac gök kubbesinde ebediyen kaldı.... |